Setlerden Doğa’ya
Tiyatro kökenli olan ve daha sonrasında yeteneğini uzun seneler ekranlara taşıyabilen İlker Yiğen, aynı zamanda yönetmenliğe de soyunmuş ve belgesel alanında çekimler yaparak başarısını ve yeteneklerini gözler önüne sermiştir.
Oyunculuk kariyerinin en büyük delili olan dokuz senelik Arka Sokaklar serüveninde Doktor Yavuz karakteri ile izleyicilerinin gönlünde taht kurmuştur. Oyunculuğunun yanı sıra şimdilerde doğa ile vakit geçirmeyi seven İlker Yiğen; sağlıklı yaşamı, sporu ve doğayı yaşam biçimi haline getirmiş “Karavan Projesi” ile bunu insanlara da aşılamayı hedefliyor.
Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1984 İstanbul doğumluyum. Samatya’da doğup büyüdüm. Çocukluk yıllarımda tiyatro ile tanıştım. Hatta hayatımda tiyatro ile ilgili attığım ilk ciddi adım çocukluk yıllarımda oldu diyebilirim. 8-9 yaşında başladım ve o yaşımdan beri uzun yıllardır hala sahnedeyim. Tiyatroyu çok seviyorum ve benim hayatımın yarısını kapsıyor olması beni çok mutlu ediyor. Çocukluk yıllarımda tiyatroya başlamış olmak hem yeteneklerimi çok erken keşfetmemi hem de benim hayata erkenden hazırlanmış olmamı sağladı. Yalnız bir çocukluk geçirdiğim için de aslında özgür olmanın özel bir şey olduğunu da gördüm ve bu meslek seçimime de yansıdı. Ben setlerle ilk tanıştığımda henüz 15 yaşındaydım. Tabi o zaman kamera arkasında çalışmıştım. Fakat o yaşta kamera arkasında bile olabilecek potansiyele sahip olmak, aslında benim girişken, özgüvenli ve yetenekli olmamla alakalıydı. Sonrasında tiyatroda kendimi geliştirdim ve devamında kırılma noktam olan Arka Sokaklar’da yer aldım. 9 sezon yer aldığım bir projeydi ve çok güzel insanlarla tanışıp çok şey öğrendiğim bir işti. Ama kendimi Arka Sokaklar’la sınırlandırmadım. Orası kırılma noktam oldu ama bu benim için başlangıçtı. Ben hala kırılma noktamı bitirmedim, hala her an yeniden doğabilir kendimi farklı işlere adayabilirim.
Bu kadar yoğun temopoda 9 sene bir projede yer aldınız. Set ortamına da bu yorgunluğunuz yansıyor muydu?
Aslında daha çok gülmekten yoruluyorduk. Hele de Şevket Çoruh ile olan sahnelerimiz setin eğlenceli anlarından oluyordu. Görüntü yönetmenimiz Orhan Oğuz da artık bize kızmıyordu. Çünkü yoğun temponun içinde gülünebilecek anlar tek benim sahnelerimde oluyordu. Artık hastane sahnesi olunca herkes rahatlıyor ve eğleniyordu. Çok da güzel dostluklar edindim. Yaklaşık 1 ay önce dünyaevine girdim. Nikah şahidim dokuz sene çalıştığım mesai arkadaşım oldu. Çünkü orada aile gibi oluyorsunuz ve aileniz büyüyerek devam ediyor. Ben bu yüzden dostluğun ve aile bağlarının önemli olduğuna inanıyorum.
Arka Sokaklarda 9 sene doktor rolünde ekranlara taşındınız. Bunun sağlık açısından hayatınızda bıraktığı izleri anlatır mısınız?
Ben zaten sağlığın çok içinde bir adamım. Yani bunu doktor, hastane, ilaç olarak adlandırmayın sakın. Tamamen doğa ve su ile birlikteyim. Eşim de benim gibi yüzünü doğaya dönmüş birisi. Bu yüzden aslında kendi kendimin de doktoruyum. Sağlık benim hayatımın bir parçası. İşimin de bir parçası oluyor. Ben şimdi bir karavan kiralama işine giriyorum. Karavan kiralayıp insanları da buna teşvik edeceğim. Karavanda en önemli şey doğa. Ve eğer doğa temiz değilse, deniz, göller pis ise ya da yoksa, doğa yeteri kadar temiz değilse o karavan oraya gitmez. Temiz bir çevre temiz bir doğa önceden yaşam biçimimken şimdi işimin bir parçası oldu. O yüzden tüm bunlar benim için çok önemli. Onun dışında çocukluğumdan beri inanılmaz bir doğa hayranlığı vardır bende. Bunaldığım zaman hemen deniz kenarına giderim. Kendime çok erken yaşta betonda yaşamak istemiyorum dedim. Şu an İstanbul’da da evim var ama öylesine uğradığımız bir yer gibi. Çünkü genellikle doğayla olmayı seviyorum. Gezginlik benim yaşam biçimim.
Peki rolünüz ile ilgili aktarmak istediğiniz komik olaylar var mı?
Çok şaşırdığım ve güldüğüm şeyler oldu. Mesela dizi gereği rol aldığımız hastaneyi arayıp benim adıma randevu almak isteyenler olmuş. Bunu duyduğumda çok gülmüştüm. Sonrasında kendi şahsi instagram ve mail adreslerimle iletişime geçip ciddi ciddi randevu alamadıkları için hastaneye kızan insanların sayısının fazla olduğunu fark edince de çok şaşırmıştım. Başta bana şaka gibi gelmişti ama ciddiyetini fark edince şaşkınlıkla birlikte üzüldüm de. Sonuçta bu bir dizi ve insanlar bunun farkına varmıyor.
Doğa ile bu kadar iç içe olan birisi olarak ileriye dönük ne düşünüyorusunuz?
İnsanlığa kızgınım. Nedeni ise, aslında ileriyi değil şu anı düşünüyorum. Bize çok kötü bir dünya kalacak kanaatindeyim. Göller çok hızlı kuruyor ve son 50 yılda göllerin kuruma oranında ciddi bir artış var. Mesela Eğirdir Göl’ünün kenarına gittiğimde eskiden çok güzel renkte olan gölün şimdi çok kirli olduğunu gördüm ve bunu YouTube kanalımda da yayınladım. Birçok çöpün gölün içinde olduğunu gördüğümde çok sinirlendim. Üzüldüğüm bir gerçek var ki; maalesef o çöpü oraya atan adam ne kitap okur ne de faydalı bir şey izler.
Beslenmeyle ve sağlıkla ilgili ritüellerinizden bahseder misiniz?
Yemek yemeyi çok seviyorum ama yediğime içtiğime dikkat ederim. Yaklaşık 8-9 senedir düzensiz beslenmeyi bıraktım. Covid-19 da etkiledi aslında beni. Çünkü hareketli yaşamı benimsemiş birisi olarak uzun süre hareketsiz kalınca kilo almak da kaçınılmaz oldu. Karantina bittikten hemen sonra bisikletimi alıp uçağa atladım ve Hollanda’ya gittim. Çünkü bu benim yaşam biçimim. Hareketi çok seviyorum. Özetleyecek olursam; bisiklet, yürüyüş, su ve doğa kaçınılmaz sağlık ritüelim…
Okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Bol bol okuyun ve hayatta hiç bir şeyin kalıcı olmadığını bilerek kendinizi yormadan sakin bir yaşam sürün. Dingin olmak istiyorsanız özellikle doğanın ve toprak ananın tadını çıkartmayı benimseyin. Bu düşünceyi benimseyen insanların sayısının fazla olması doğaya sahip çıkacak daha çok kişinin varlığı demek. Bu da bize umut olur. Bol bol gezip öğrenin; kendinizi geliştirin ve aynı kalmayın. Değişin. Değişmek çok güzel bir şey. Bunun da farkında olmalarını diliyorum. Sağlıkla kalın.
Karavan Projenizden bahseder misiniz?
Su kirliliğine vurgu yapmak istediğim bir projem var. Karavanla Türkiye’yi gezeceğim. Çünkü bütün hastalıklar buradan geliyor. Su evimizin içine gelip bizi besleyen bir şey. Su kalitesine vurgu yapmak istiyorum. Tabi deniz kirliliği de paralel bir konu. Su kalitesinin inanılmaz derecede düştüğü şu durumda bu tarz proje yapmanın da önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü suyu temiz tutmazsak kısa sürede yok olacağız..