22 Mart Dünya Su Haftası
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 1992 yılında Rio de Janerio’da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda dünyada suyun giderek artan öneminden dolayı her yıl 22 Mart gününün “Dünya Su Günü” olarak kutlanmasına karar verilmiştir. 22 Mart 1993 tarihinden bu yana ve her yıl farklı temalarla kutlanmakta olan Dünya Su Günü 2008 yılında herkesin yaşamını sürdürebilmesi için sağlıklı, temiz sıhhi şartlara ulaşması mesajı ile kutlanmaktadır.
Su, uzun bir süreden beri harcanmış, yanlış yönetilmiş ve fazla kullanılmıştır. Sonuçlarını gecikmiş olarak yeni yeni kavrıyoruz. İnsan genellikle susuzlukla, zaman zaman doğanın geçici olarak kendisini mahkum ettiği kuraklığı birbirine bağlar. Kuraklığın gazete manşetlerinde geniş yer alıp özellikle dikkatlerimizi çekmesine karşılık gittikçe fazlalaşan su tüketimimizin uzun vadede yarattığı sorunlar gözden kaçmaktadır.
Su kıtlığının işaretlerini her yerde görmek mümkündür. Yeraltı sularının seviyeleri düşmekte, göller küçülmekte, sulak alanlar yok olmaktadır. Mühendisler nehir yataklarından başka havzalara tünellerle su aktarmak gibi hem çevreye zarar verecek hem de fevkalade pahalı çözümler önermektedir. Su sıkıntısı çeken şehirlerde, aynı kısıtlı su kaynağını paylaşmak zorunda kalan şehirlilerle çiftçiler arasındaki rekabet gittikçe fazlalaşmaktadır. Su uğruna savaş olasılığı gittikçe daha fazla yüksek sesle dile getirilmektedir.
TÜRKİYE 2030’DA SU FAKİRİ ÜLKE KONUMUNA GELECEK
Türkiye, sanıldığının aksine su zengini bir ülke değildir. Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8.000-10.000 m3 olan ülkeler su zengini, 2.000 m3’den az olanlar su azlığı çeken, 1.000 m3’ten azı da su fakiri ülkeler arasında kabul edilmektedir. DSİ’nin verilerine göre ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m3’tür ve Türkiye, kişi başına ortalama 1.500 m3 ile su azlığı yaşayan bir ülkedir. Türkiye İstatistik Kurumu 2030 yılında ülke nüfusumuzun 100 milyon olacağını öngörmektedir. Mevcut kaynakların tamamının bozulmadan korunduğunu varsaysak bile 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1.000 m3/yıl civarında olacağı söylenebilir.
“SU ÇERÇEVE YASASI” HAZIRLANMALI
Ülkemizde suyun kullanımıyla ilgili pek çok çarpıcı boyutta çalışma sürdürülmekte ancak, yürütülen politika ve uygulamalar, ihtiyaç belirleme aşamasındaki çelişkiler Türkiye’nin geleceği için ciddi tehlike oluşturuyor. Örneğin, son yirmi yıl içinde yürütülen yanlış uygulamalar, göz yumulan kaçak kuyu açmak ve atık suları akarsulara boşaltmak gibi hukuksuz davranışlar nedeniyle yeraltı ve yer üstü sularımızın kalite ve miktarında ciddi azalmalar ortaya çıktı. Buna rağmen, Türkiye’de henüz tüm tarafların katılımıyla hazırlanmış bütüncül bir su politikası ve suyun yönetimiyle ilgili temel ilke ve yöntemlerin çerçevesini belirleyen bir “su çerçeve yasası bulunmamakta.
HERKESİN SUYA ULAŞMAYA HAKKI VAR
Su, öncelikle yaşamamız için gerekli temel bir maddedir ve herkesin bu maddeye ulaşmaya hakkı olduğu gibi, suyun, korunması, savunulması ve doğru kullanılması gerekmektedir. Su, devletin yönetimindedir ve ekonomik değerinin yüksek olması ile birlikte asla sadece ticari bir mal olarak görülmemeli, ekolojik sistemin bir parçası olduğunun bilinci etkinleştirilerek yaygınlaştırılmalıdır.
KAYNAK: tema.org